Eşekli Kütüphaneci Mustafa Güzelgöz
Millet olarak şüphesiz kitap okuma alışkanlıklarımız oldukça düşük bunun aksini yorumlayamayız. Okuyoruz ama yüzdemiz çok ama çok küçük bir rakam. Zamanında bir harf devrimi ile hafıza kaybına neden olan dönemden tutunda birçok sorun buna neden oldu diyebilirim. Geçenlerde Ürgüp’te bir eşek heykeli olduğunu öğrendim. Peki neden var bu heykel bilgisi olan varmı? Ben ilk duyduğumda eşeğin heykelimi olurmuş yahu dedim ama o bile ne çok hayırlı işe vesile olmuş.
Biz de birşeyler yaptığımızı sanıyoruz. Bu eşeğin sahibinden ve o meşhur eşekten sizlere bahsetmek istiyorum. Yeni öğrenmek çok kötü bir durum ama zamanın adam gibi adamı diyebileceğimiz Mustafa Güzelgöz 1940’lı yıllarda devletin bir memuruymuş kendisi. 1940’da 2.Dünya savaşı nedeniyle askere alınır. Tokat’ta 3.5 sene süren askerliğinin ardından memleketine döner. İstanbul’da memurluk yaptığı için tekrar İstanbul’a dönme niyetindedir ancak ailesinin Ürgüp’te düzenini kurması için ısrar edince Ürgüp’e yerleşir.Tahsin Ağa Kütüphanesi memuresinin emekliye ayrılması ile birlikte boşalan kadroya Güzelgöz atanır. Kütüphanecilikten anlamayan Güzelgöz o dönem ilk Harf devrimi sonrasında rutubetli bir odaya atılmış Osmanlıca kitapları tekrar çıkartarak kurtarır. Kütüphanecilik üzerine yazılmış bir el kitabı birlikte modern bir kütüphane çabası içerisine girer.Çevresindekilerle konuşarak ellerindeki kitapları kütüphaneye bağışlamalarını sağlar.
Eşekle Kitap Taşıma
Güzelgöz, kaymakam ile katıldığı heyet gezilerinde; halkın heyette bulunan doktor, baytar gibi görevlileri ile kütüphaneciye aynı saygının gösterilmediğini düşünür ve sonrasında halka nasıl faydası olacağını düşünmeye başlar. Kütüphane açılır ancak günlerce gelen giden olmaz. Köy halkını kütüphaneye davet eder ancak yine de bir etkisini göremez. Kimse Mustafa amcanın söylediklerini dikkate almamıştır. Aklına güzel bir fikir gelir ve köylere eşeklerle kitap taşıyıp köylü ile buluşturmaya karar verir. Kitapları taşımak için gerekli sandık krokisini hazırlayarak marangoza yaptıran Mustafa amca, ödünç vereceği kitaplar içinde kaleme alacağı bir defter yapar. Köy köy dolaşarak köylülere kitap okumayı aşılayan Mustafa amca halkın yararı için en büyük adımı atmıştır.
Balzac Okuyan Köylü
Köylere kitap taşıyarak kitap okutan Mustafa amca attığı adımın neticesini almaya başlar. Karacaoğlan, Ali’nin Hayber Kalesi Cengi ile başlayan okuma zevki ve alışkanlığı gelişmiş; Karain köyünde Balzac’ın klasikleri bile okunmaya başlanmıştır. Mustafa amcanın döneminde ne kaymakamlar ne doktorlar gelmiş hiçbirini hatırlayan olmaz ama Mustafa amcayı hatırlarlar. İşte asıl mesele gerçekten bu. Girişimci olmak böyle birşey. Bulunduğun yere yenilikler katabiliyorsan başarmışsın demektir. Kapımızın önünü temizlemekle iş bitmiyor ve Mustafa amca da hikayesi ile bunu gerçekten gayet güzel özetliyor..