Ramiz TAYFUR

Sans-serif

Aa

Serif

Aa

Font büyüklüğü

+ -

Satır yüksekliği

+ -
Gündüz
Gece
Gün Batımı

Toplumsal Değişimin Yarattığı Hayal Kırıklığı

Hayatımızı somut olarak mutluluk ve huzur dolu yaşayabildiğimizi söylemek çok güç. Ekseriyetle gündemin sürekli olarak değişmesi bizimde dengemizi sarsıyor. Toplum olarak bi süzgeçten geçiyoruz. Kırılımlarımız var. Eskisi gibi kimse kimseye şevkatle yaklaşmıyor. Eski samimiyet, eski komşuluk bağları, eski sohbetler yok. İnsan ilişkilerimizi yönettiğimiz bir whatsapp’mız var. Oradan herşey yürüyor sanıyoruz. Lakin yürüdüğüde söylenemez. Aksine bağlarımızı koparıyor hatta bitiriyoruz.

Ülke gündemi sürekli sarsılıyor. Kişisel olarak yazmak istediğim o kadar konu var ki aslında, internet yasalarından dolayı yapılacak olan bir eleştiri bizi hangi noktaya taşır, neler olur bilemediğimiz için genelde yorum yapmaktan çekiniyoruz. Şahsen Berkin Elvan’ı bahane ederek provakasyon yapanlar, devletin koca adalet sarayına giripte savcıyı öldürenler, ülkede yaşanan seçim krizleri, Fenerbahçe otobüsüne yapılan hain saldırı. Yani o kadar sadist bir ülke gündemimiz var ki altında neler yatıyor onuda bilmiyoruz ancak yine de takip ediyoruz. Kendi benliğimizden her geçen gün kopuyoruz aslında. Bölünüyor, parçalanıyoruz.

Suriye’de yaşanan savaş, insanların ülkemize sığınması. Elit semtlerde hiç görmediğimiz insanların, ülkemize sığınmışlar kucak açmışız, yetmezmiş gibi duyarsız tavırları. Masum köşe başı dilencileri, hor gören biz. Yani o kadar kafa karıştırıcı konular var ki daha nicesi dile getirilmiyor. Ben sadece somut olarak gördüklerimizi yorumluyorum. İşin bir de tabi siyasi tarafında oynanan bir kumarı var ona artık alıştık. Ülke gündemini, medyayı kendi kafalarına göre yöneten bir sistemden bahsediyorum. Herşeyi herkesi koyvermek istiyorum. Düşünmemek kendi köşeme çekilip huzurla yaşamak istiyorum. Ancak insan olmanın bir gereğidir ki bunu yapamıyorum. Sorumsuz davranamıyorum. Öyle bir bölündük ki kardeş kardeşe düşman oldu artık. Kimisi cemaatçi oldu, kimisi ak’çı oldu. Biri diğerine hırsız diyor, diğeri paralel devlet diye cevap veriyor. Balyoz adı altında içeri alınan ve yıllarca hapis yatanlara, pardon siz masummuşsunuz diyerek salıveriyorlar. Sonra gündem biraz değişmeli diyerek cemaate sarıyorlar. Sonra parelel türüyor. Olan vatandaşa, bu millete oluyor.

Bülenç Arınç vs Melih Gökçek 

melih-başganin-oglu-icin-yazdiklari

İki polemik oluyor Bülent Arınç ve Melih Gökçek arasında pislikler ortaya dökülüyor, sonrasında süren polemikler ve Akp olarak milletvekili yakınları aday gösterilemiyor. Melih Gökçek’in eminim istemeyerek yayınladığı yukarıda ki mesajı dikkatinizi çekmiştir. Yaşanan bu diyaloğun sonrasında, Cumhurbaşkanı, arzuları sonucunda oluşan listeye baktığımızda damadı, özel kalem şefi, yakın dostlarından şarkıcısı, metin yazarı arkadaşları, yanından ayırmadığı dostları bir çok akrabası seçim listesinde görünüyor. Tezatlık var ama anlamaya çalışmıyorum açıkcası. Ne yaparlarsa yapsınlar. İnsanları bundan sonra bölmesinler kardeşi kardeşe küstürmesinlerde ne yaparsa yapsınlar!

Yukarıda belirttiğim gibi toplum olarak çok değiştik. İçimize bir de şu zamanlarda suriyelisi girdi. Yaşanması güç bir ülke olmaya başladı diyebilirim. Bu değişimin biz de yarattığı hayal kırıklığını hepimiz az çok kestirebiliyoruz. Hatalardan ders çıkarttığımızı söyleyemem. Üzerimize onca haksız kazanç binerken. Milleti sömürüp kendileri saraylarda yaşarken, susup oturmak çok salakça geliyor bana. Kendi çabamızla bu hayatta birşeyler yapmaya çalışıyor. Geçinmeye çalışıyoruz. Geçiniyoruz da çok şükür. Ama iyi niyetin su istimal edildiği bir sistemimiz var ki ne söylesem boş. Bu hayal kırıklığı ve dar vizyonla yaşayan bir millet olduk. Onlardan biri olmamak için hergün çabalıyorum. Rabbim çabalarımızı sonuçsuz bırakmaz buna inanıyorum. Mutlu olmaya, en azından mutlu görünmeye çalışıyorum. Kim bilir belki birgün bizim için de güneş doğar. Sonra umutlarımız yeniden filizlenir. O güne kadar yalandan da olsa sükut etmeye çalışacağım. En iyisi siz bu hayal kırıklığı ile yaşayıverin!..

2 Yorumlar

  • Çağrı Mustafa ALKAN
    28 Nisan 2015 at 10:01

    Bu kadar şeyi görüp de ne yazık ki bir şey yapamıyor olmak ve üstüne bir de yazma hevesinin çürümesi bizi bu hallere sokuyor Ramiz. Bu durumda bence yapılacak tek şey nadasa bıraktığımız öz benliğimizi ortaya çıkarmak. Zira bu aralar hepimiz verimli olabiliriz.

    • Ramiz
      28 Nisan 2015 at 11:20

      Çağrı öz benliğimizi çıkartsak bile böylesi acınası bir sistemde ve haksız onca kazancın üzerine geçinmeye çalışan biz vatandaşlar için sence söylediğin şey ne kadar mümkün? Ülkenin dört bir tarafı ot toprak, ama sen sebzeni, mevyeni en uç rakamlara alıyorsun. Sana birşeyden bahsetmek istiyorum. Küçük ufacık birşey ama komik. Dün salata yapmak için sebze alayım dedim. Yahu bir kıvırcık 5 lira olur mu? Olur! Bu ülkede niceleri olmuş. Özelleştirilmiş kurumların üzerimize “Diğer giderler” adı altında geçirdiklerini geçtim. Türkiye’de balık dedin mi ucuz birşey olarak düşünüyor insan sonuçta etrafın denizlerle çevrili değil mi? Ama bunları vatandaşa fahiş rakamlardan verirken, ihraç ettiğin ülkelere bedava veriyorsun. Yahu o kadar çok konu var ki saçma da olsa konuştuğumuz, ne söylesek boş anlayacağın…

Çağrı Mustafa ALKAN için bir yanıt yazınYanıtı iptal et


Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.